EGEMENLİK VE ÇOCUK


  • 2024-04-23

Bugün, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılışının 104. yıldönümünü ve “Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı”nı büyük bir coşku, sevinç ve gururla kutluyoruz. Bu kutlu günün, binlerce yıllık tarihimizin üzerine kurulu olduğu egemenlik ve çocuk kavramlarını hiç unutmamamız gerektiğini hatırlatması açısından özel bir önemi vardır: Egemenlik ve çocuk, görünüşte birbiriyle ilişki değil gibi duran, ancak gerçekte birbirini tamamlayan ve sıkı ilişkisi bulunan iki kavramdır.

Egemenlik kavramı devlet, yurt, bağımsızlık kavramlarını da içinde barındırır. Türkler için devlet yaratılışla birlikte var olduğuna inanılan bir gerekliliktir. Devletli zamanlar refahın, zenginliğin ve huzurun sağlandığı zamanlardır. Türkler için devlet, egemenlik/özgürlük demektir. Devlet olmadan, egemenlik olmadan var olabilmek mümkün değildir. Bir Türk Kağan’ının “Şimdi ölürsek dünya durdukça kahramanlık şanımız yaşayacak; oğullarımız ve torunlarımız başka milletlerin başbuğları olacaktır.” ifadesi, Türkün egemenlik ve özgürlük ile ne kadar bütünleştiğinin açık bir göstergesidir. Dolayısıyla “Oksızlık” olarak adlandırılan özgürlük/bağımsızlık/egemenlik, Türklerde çok eski zamanlardan beri var olan karakteristik bir özelliktir. Türklerde özgürlük duygusunun oluşması ve gelişmesinde, bozkır kültürünün ve dolayısıyla bu yaşam tarzının Türkün özgür bir yapıya sahip olmasında, özgürlüğün onun milli bir özelliği haline gelmesinde önemli bir yeri vardır.

Türlerde, devletin var olduğu zemin yurttur. Yurt/Vatan, devletin sahip olduğu ve halkın üzerinde yaşadığı topraklardır. Türk için vatan, özgür olarak yaşadığı ve hükümranlık haklarını tam olarak kullandığı sınırlarla ayrılan topraklardır. Türklerde yurt, Kağanın ve bütün halkın korumayı ve savunmayı kendilerine başlıca görev bildikleri, şartlar ne olursa olsun en ufak bir tavizin verilmemesi gereken bir husustur.

Devlet ve yurt töre ile ayakta kalır. Töre, sosyal ilişkileri düzenler, milli ve dini değerler kapsamında kurallar koyup disiplin ve otorite kurar, toplumu ayakta tutar. “İl (Devlet) gider, Töre kalır.” atasözü bunun ifadesidir. Töreyi devam ettirecek olanlar ise yetişmekte olan nesildir, çocuklardır. Türkler çocuğu, “Yaratıcının Emaneti” olarak görmüşler ve ona bu şekilde yaklaşmışlardır. İslam’ı kabulden sonra da çocuğa daha önce verdikleri değerin yanı sıra Hz. Peygamber’in çocuklara yaklaşımını ölçü edinmişlerdir. Çocuk, Türk töresinde ülkenin ve milletin gelecek nesildeki teminatıdır. Onun içindir ki, çocuk eğitimine, Türk kültüründe her zaman özel bir önem verilmiştir. Çocuğun dini ve milli bir terbiyeyle yetiştirilmesine dikkat edilmiştir. Onun içindir ki Türk için devlet, yurt ve töre vazgeçilmezlerdir. Bunları devam ettirecek olan ise geleceğin teminatı çocuklardır.

23 Nisan, Türk milletinin hiçbir zaman egemenliği bir başka kişi veya topluma vermeyeceğinin son göstergesidir. Türk milletinin kahramanlık destanının ve Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün bu husustaki azim ve kararlılığının bir simgesidir. Atatürk ve Türk milleti egemenliğin vazgeçilmezliğini ve bu egemenliğin daima sürdürülmesinde çocuğun yerini bir töre olarak o kadar önemsemiştir ki, Türk milletinin en buhranlı döneminden büyük zorluklarla çıkıp millet egemenliğini, milletin iradesi, büyük azmi ve kararlılıkla sağlayıp kendinin seçtiği temsilcilerle kendini yönettiği o kutlu günü çocuklara hediye edip bir bayram coşkusuyla kutlamıştır. Dünyada hiçbir milletin çocuğu, böylesi bir övünce sahip değildir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 23 Nisan 1920’de açılması, Türk milletinin bağımsızlık ve özgürlük mücadelesinde dönüm noktalarından biridir. Bu tarih, aziz milletimizin yokluklar içinde bile büyük bir azim ve inançla mücadele ettiğini, her şeyin bitti dendiği anda Gazi Mustafa Kemal’in önderliğinde kenetlenerek zaferlere ulaşabileceğini gösteren ve tarihte emsaline az rastlanan bir örnek teşkil etmektedir. Ulu Önder’in “23 Nisan, Türkiye milli tarihinin başlangıcı ve yeni bir dönüm noktasıdır. Bütün bir düşmanlık dünyasına karşı ayağa kalkan Türkiye halkının, Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni meydana getirmek hususunda gösterdiği harikayı ifade eder.” sözü, bu mücadelenin ne kadar büyük bir irade ve azimle verildiğini göstermektedir. Türkiye Büyük Millet Meclisi, işte bu kutlu mücadelenin içinde başlamış ve bu mecliste başarıya ulaşan kararlara imzalar atılmıştır. Bu yönüyle de dünya parlamentoları arasında ayrıcalıklı bir yere sahiptir.

Aydınlık bir geleceğin ancak ve ancak milli egemenlik ilkesiyle sağlanacağından emin olan Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılışını yaparak ulusal egemenliği ilanı etmiş ve bu anlamlı günü çocuklara armağan etmiştir. Ulu Önder’in “Küçük hanımlar, küçük beyler! Sizler hepiniz geleceğin bir gülü, yıldızı ve ikbal ışığısınız. Memleketi asıl ışığa boğacak olan sizsiniz. Kendinizin ne kadar önemli, değerli olduğunu düşünerek, ona göre çalışınız. Sizlerden çok şey bekliyoruz.” sözleri geleceğimizin teminatı çocuklarımıza verdiği değeri, inancı ve onlardan beklediği sorumluluğu ifade etmesi bakımından oldukça önemlidir.

Bugün, çocuk bayramı vesilesiyle çocuklarımızın değerini bir kez daha hatırlamalı ve onların eğitimine, gelişimine özel bir önem vermeliyiz. Çocuklarımıza daha güzel, daha yaşanabilir bir ülke ve dünya bırakmak hepimizin sorumluluğudur. Onları aydınlık bakış açısına sahip, kendine güvenen, demokrasiyi özümsemiş bireyler olarak yetiştirmek temel hedeflerimiz arasında olmalıdır.

23 Nisan’ın “Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı” olarak çocuklara hediye edilmesi, aziz milletimizin çocuklara verdiği kıymetin en önemli göstergesidir. Çocuklara armağan edilen ilk bayram olan “23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı” aynı zamanda Türkiye’nin dünyaya armağan ettiği bir gün olarak da ayrıca özel bir önem taşımaktadır. UNESCO’nun 1979 yılını “Çocuk Yılı’’ ilan etmesiyle birlikte, 23 Nisan Bayramı tüm dünya çocukları tarafından kutlanmaya başlamıştır. İlk olarak altı ülkenin katılımıyla başlayan bu kutlamalar, günümüzde birçok ülkeden çocukların katılımıyla gerçekleşmektedir. Bu bayramın uluslararası boyuta taşınması, çocukların sevgi, kardeşlik ve dostluk bağlarının güçlenmesine katkı sağlamaktadır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılışının 104. yıl dönümünü ve Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı birlik ve beraberlik içinde kutlarken, Atatürk’ün önderliğinde verilen kahramanlık mücadelesini ve çocuklarımızın gelecekteki rollerini bir kez daha hatırlamalıyız. Geleceğimizin çocuklarımızın omuzlarında yükseleceğini ve onların eğitimine verdiğimiz önemin ne kadar büyük bir öneme sahip olduğunu bir kez daha vurgulamamız gerekir.

Sevgili Manas Ailesi, bugün, tarihimizin ve geleceğimizin ışığında bir araya gelerek, çocuklarımızın haklarını ve değerlerini daha da yüceltme, onlara daha iyi bir dünya bırakma sorumluluğumuzu bir kez daha hatırlayalım. Çünkü onlar, bizim geleceğimizin teminatıdır. Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi olarak çocuklarımızı, Türk töresini gelecek nesillere taşıyacak, bu yüzyılı “Türk Yüzyılı” kılacak, şanlı, kahraman atalarının yiğit torunları olma şuuruyla devlet, vatan ve millet sevgisi doğrultusunda kendi kültürüne, tarihine bağlı sorumlu ve duyarlı nesiller olarak yetiştirme azim ve kararlılığında olacağız.

Bu vesileyle “23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı”nı en içten dileklerimle kutluyor; egemenliğimizin, bağımsızlığımızın ve demokrasimizin sembolü olan Türkiye Büyük Millet Meclisi’mizin açılışının 104. yılında aziz milletimizle birlikte yola çıkan Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü, dava arkadaşlarını, aziz şehitlerimizi ve gazilerimizi rahmet, minnet ve şükranla anıyorum.

                                                                       Prof. Dr. Alpaslan CEYLAN

                                                           Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi Rektörü

    Sosyal medyada paylaşın